Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Bilen, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Ercüment Ayazlı ve Çorum Hitit Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yüksek Mühendis Ahmet Emin Yakup’tan oluşan ekip, İstanbul’un 2040 yılı için kentsel yayılma risk haritasını çıkardı.
Kentsel yayılma, çevreye etkileri ve simülasyon modellerinin üretilmesi konusunda çalışmalar yapan Doç. Dr. İsmail Ercüment Ayazlı öncülüğünde yürütülen çalışma kapsamında Doç. Dr. Ömer Bilen ile Öğretim Görevlisi Ahmet Emin Yakup tarafından 2000, 2006, 2012 ve 2018 verileri kullanılarak İstanbul için 2040 yılı kentsel yayılma simülasyon modeli oluşturuldu. Hazırlanan harita ile İstanbul'un 2040'a kadar kentsel yayılma riskinin sonuçları ortaya konulmuş oldu.
İstanbul Tehlikeli Büyüyor!
Çalışma hakkında bilgi veren Doç. Dr. Ömer Bilen, “İstanbul'da kentsel yayılmanın tahminini gerçekleştirdiğimiz bu çalışmayı ekip olarak hazırladığımız ve Transactions in GIS dergisinde yayınlanmaya kabul edilen "Usıng The T-Efa Method In A Cellular Automata-Based Urban Growth Sımulatıon's Calıbratıon Step" başlıklı makale kapsamında gerçekleştirdik. Çalışmada kullanılan T-EFA metodu SLEUTH programında kullanılan OSM ve Lee-Sallee metotlarına alternatif olarak kullanmayı önerdiğim ve bu çalışmada da yeni oluşan kentsel alanları tahmin etmede bu iki metoda göre daha başarılı olduğu gösterilen çalışma arkadaşlarımla birlikte yeni geliştirdiğimiz bir metottur. Projede, İstanbul'da kentin 2040 yılında ne yönde büyüyeceğini tahmin ederek haritalandırdık. Bu doğrultuda karşımıza çıkan en önemli bulgu ise İstanbul'da tarım arazilerinin yüzde 37'sinin, ormanların ise yüzde 21'inin kentleşme tehdidi altında olduğudur. Bir diğer önemli bulgu da kentsel yayılmanın gerçekleşeceği yeni alanlar içinde jeolojik açıdan riskli alanların bulunmasıdır” dedi.
Tarım Arazilerinin Kentleşmesi Engellenmeli
Deprem Kaçınılmaz Gerçeğimiz!
Depremin bir Türkiye gerçeği olduğunu belirten Bilen, “Deprem riskinin yüksek olduğu ülkemizin batı kesiminde nüfus artışı devam ederken bu bölgede aynı zamanda sanayi bölgelerinin de yoğunlaştığı görülmekte. Olası Marmara depremi sadece insanları değil aynı zamanda sanayi alanlarına vereceği hasarla ülke ekonomimizi de tehdit etmektedir. Bu noktada sanayinin desantralizasyonu da düşünülmelidir. Bu durum az önce değindiğim göç hareketlerinin de yapısını değiştirecektir” ifadelerini kullandı.