Bursa
Teknik Üniversitesi (BTÜ) ve Yıldırım Belediyesi işbirliğinde BTÜ ev
sahipliğinde “Modern Dönemde Kadın Sorunları ve Çözüm Önerileri” çalıştayı
düzenlendi.
Aile
ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Muhammer Doğan’ında katıldığı ve Aile ve Sosyal
Hizmetler Müdürlüğü, İŞKUR, Kızılay Toplum Merkezi, BEBKA, Adalet Bakanlığı,
Tarım İl Müdürlüğü gibi pek çok kamu kurum ve kuruluşları, Sivil Toplum Kuruluşları
ve özel sektörden kadın temsilciler, akademisyenler ve basın mensuplarının
geniş katılımlarıyla başlayan çalıştayda kadın ve göç, kadın ve aile, kadın ve
şiddet, kadın ve engellilik, kadın ve emek, kadın ve sosyal hayat, kadın ve
eğitim, kadın ve kırsal/kentsel yaşam konularında sorun ve çözümler üzerinde
çalışıldı.
Çalıştay
açılış konuşmasını gerçekleştiren BTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe
Bedeloğlu, “Geçmişten günümüze kadınların çeşitli alanlarda karşılaştığı
sorunların değerlendirileceği ve bu sorunlara çözüm önerilerinin geliştirilerek
sunulacağı kadın çalıştayı etkinliğinin üniversitemizde gerçekleştiriliyor
olması bizim için mutluluk verici. Dünya Kadınlar Günü 8 Mart’ta tüm dünyada
kutlanan kadın hakları hareketinin odak noktası olan bir gün. Dolayısıyla
kadınların sahip olması gereken temel hak ve hürriyetleri kazanma çabası ile
yapılan tüm çalışma ve eylemler sonucu anlam kazanmış bir gün. Bu çalıştay ile
temelinde insan haklarına dayanarak hem siyasi hem sosyal yaşamda toplum
bilincinin artması ile kadınların dünyadaki önemi ve yerinin netleşmesi için
bir adım daha atılmış olacak.” İfadelerini kullandı.
8
Mart kapsamında tüm katılımcıların kadınların gününü tebrik eden BTÜ Rektörü
Prof. Dr. Arif Karademir, BTÜ ev sahipliğinde gerçekleştirilen çalıştayın tüm
kadınlar adına faydalı çalışmaların çıkacağı verimli bir program olarak geçmesi
temennilerinde bulundu.
Yıldırım
Belediyesi olarak kadına yönelik çalışmaları önemsediklerini ifade eden
Yıldırım Belediyesi Başkanı Oktay Yılmaz, “Yerel yönetimler olarak kültür,
sanat ve spor alanlarında birçok proje yürütmekteyiz. Şehri yeniden dönüşüme
tabi tutarken aslında ana unsur olan insanı yeniden inşa etmiş oluyoruz. Bizim
de önceliğimiz çocuklar, gençler ve kadınlarımız. Belediyemiz bünyesinde
gerçekleştirilen etkinliklerimizde kadınlar ön planda. Bu bizim için
sevindirici çünkü kadının olduğu yerde iyilik var, güzellik var, dayanışma ve
paylaşım var. Kadınlarımızın ekonomik alanda daha aktif rol almaları adına
projeler hayata geçirdik. Bu kapsamda 22 kadın girişimcilik merkezimizde eğitim
ve kurslar düzenleyerek kadınlarımızın hem istihdamı hem de kendi girişimlerini
yapabilmelerini sağlayabilmek için iş yeri kurma ve süreç yönetimine destek
olmaya devam ediyoruz. Bu eğitimler neticesinde kadınlarımızı bir araya
getirerek kooperatifler kurduk. Dördü ticari dördü tarım olmak üzere 8 kadın
kooperatifi kurduk. Burada kadınlar ev ekonomilerine katkı sağlarken tecrübe
paylaşımı da gerçekleştirmiş oluyor. Belediyemiz bünyesinde yer alan Yıldırım
İstihdam Merkezi’nde de şu ana kadar 5 bine yakın kadın iş sahibi oldu.” dedi.
Çalışma
Hayatında Kadın başlıklı sunumunu gerçekleştiren panelist BTÜ Sosyoloji Bölümü
Öğr. Üyesi Doç. Dr. İpek Beyza Altıparmak, “Geçmişten günümüze bir
değerlendirme yapıldığında kadınların sosyal ve iktisadi hayatta birtakım
faaliyetlerinin sınırlı kaldığını görmekteyiz. Kadınların çalışma hayatında
birtakım sınırlılıklar yaşamasının karşımıza çıkan en önemli nedenlerinden en
önemlisi geleneksel rollerin kadının hayatında birincil öncelik taşıdığı ve iş
hayatıyla birlikte bu rollerin ihmal edileceği düşüncesidir. Günümüz şartlarında
kadının çalışma hayatında var olması sadece iktisadi kalkınma için değil
toplumda var olan çeşitli sosyal problemlerle mücadelede de oldukça önemlidir.
Kadının ekonomik özgürlüğe kavuşması ile birlikte şiddet ortamından kurtulmada
daha cesur davrandığını görebiliriz.” diye konuştu.
İsveç’in
dünyanın en yüksek kadın istihdam oranına sahip ülke olduğunu aktaran
Altıparmak, “2015 yılında İsveç’te %74 olan kadın istihdam oranının 2020 yılına
gelindiğinde %80.2’ye yükseldiğini görüyoruz. Ancak yapılan çalışmalar cam
tavan ve cinsiyetler arası ücret farklılaşmasının yaşandığını ortaya koymakta. Dolayısıyla
istihdam sayısının yüksek olduğu ülkelerde de kadınlar iş hayatında problemler
ve eşitsizlikler yaşamakta. Günümüzde çalışma hayatında yer alan kadın
sayısında artış söz konusu. Ancak hala kadınların iş hayatında desteklenmesi ve
cesaretlendirilmesi gerekliliği karşımızda durmakta.” şeklinde konuştu.
Kadın
Olmak ve Çoklu Dezavantajlılık başlıklı sunumunu gerçekleştiren panelist BTÜ
Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Melda Medine Sunay, “Avantaj ve
dezavantajlılık kişiye, topluma, yere ve zamana göre değişebilen kavramlar. Bireyi
dezavantajlı yapan en önemli neden bu kişilerin sorunlarıyla kendi kendine baş
etmek zorunda kalması. Dezavantajlı kategorisinde yer alan kadının ise yine bu
kategoride yer alması içerisinde bulunduğu şartlara göre değişebilen bir durum.
Kadın zengin mi, meslek sahibi mi, çevresinin ona yüklediği roller ve benzeri
etkenler kadını avantajlı ya da dezavantajlı kılan değişkenlerdir.” dedi.
Kadınların
yaşlılık döneminde daha avantajlı olduğu kanaatinin hâkim olduğunu belirten
Sunay, “Dünya Sağlık Örgütü yaşlanmayı, çevresel faktörlere uyum sağlama
yetisinin zamanla giderek azalması olarak tanımlamakta. Bu aşamada kadın kendi
öz bakım becerilerini erkeğe göre daha etkin sürdürebilmesi yönüyle avantajlı
görülmekte. Oysa kadını bakıma muhtaçlıktan sıyıran bu bakış açısı yine kadını
dışlayıcı bir niteliğe sahip. Yaşlılıkta erkek kadar kadının da bakıma ihtiyaç
duyacağı göz ardı edilmekte. Yine engelli birey olarak kadınların evlenme
aşamasında aileleri tarafından eşine hizmet edemez ya da çocuğu olursa bakamaz
gerekçesiyle evlenmesinin engellendiğini görüyoruz. Oysa o kişi evlense
çocukları ve torunları olsa yaşlılığında bakımını yapacak birileri olur. Fakat
çoğu engelli kadının evliliği engelleniyor.” ifadelerini kullandı.
Göç
ve Kadın başlıklı sunumunu aktaran BTÜ Sosyoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Selda
Adiloğlu, “Günümüz şartlarında maalesef çocuklar, kadınlar, erkekler göç
ettiriliyorlar. Literatüre veya sosyal medyaya baktığımıza kadınların hep alt
söylemlerde kaldığını görüyoruz. Göç, insanların ihtiyaçlar doğrultusunda kendi
özgür iradesiyle yapabileceği bir eylemdir. Bunun haricinde zorunlu olarak meydana
gelen göçlerde medyaya yansıyan fotoğraflarda ve söylemlerde erkek egemen
söylemin hakim olduğunu görüyoruz. Kadınlar ancak erkekle birlikte ya da
erkekten sonra göç eden olarak literatürde yer almakta. Gündelik yaşamda
toplumsal cinsiyetçi bu söylemi değiştirmeliyiz.” dedi.
Kadınların
erkeklerle benzer nedenlerle göç ettiklerini aktaran Adiloğlu, “Fabrika işçisi,
ev içi hizmet, eğitim, kır işçiliği gibi farklı kategoriler görmekteyiz.
Erkeğin aksine kadın eğer kendi iradesi dışında göç ediyorsa maalesef istismara
açık hale gelebiliyor. Sipariş gelin, ev içi işçi, seks işçisi gibi
kategorilerde kadınlar maalesef sömürülüyor ve bunların önüne geçilemiyor.”
diye konuştu.
Kız
Çocukları Kendilik Gelişiminde Baba Faktörü başlıklı sunumuyla çalıştaya katkı
veren Yıldırım Belediyesinden Uzman Psikolog Cihat Kaya, babaların kız
çocukları üzerindeki etkilerinden söz etti. Pandemi sürecinde meydana gelen
boşanma oranları, kaygı bozuklukları, depresyon vakalarındaki artışı doğrulayan
Kaya, “Hem ekonomik sebeplerden hem de deforme olmuş ilişkilerin daha da bir
arada vakit geçirmeleri nedeniyle boşanma oranları da, aile içi şiddet oranları
ve çocuğa yönelik istismar oranları da arttı. Kadınlardan en çok gelen serzeniş
genellikle ilişki problemleri ile ilgili. Manipülatif olan, zarar verebileceği
çok bariz belli olan kişilere bir kadının meyletmesindeki ana dinamiği
anlamadan cinayetler, istismarlar ya da yaşanan dezavantajlı durumların önüne
geçemeyiz. İnsan çok bağımlı bir şekilde dünyaya gelmekte. İlk etapta temel
bağlanma, emzirilme sürecinde anneyle kurduğu ilişkide bebek benliğini
oluşturur. İki yaş itibariyle çocuk anne haricinde birinin de kendisiyle
ilgilendiğini fark eder ve baba ruhsal olarak çocuğun dünyasına dahil olur.
Çocuklar çizdikleri bir resmi, yaptığı bir hareketi annesine onaylatmak ister.
Çocuk bu onayı aldığında kendinden memnuniyet duygusuyla hayatına devam eder.
Anne bu aktarımı gerçekleştirdikten sonra diğer aşamada çocuk babaya başvurur.
Baba hep başarabilen, koruyan, korkmayan, en güçlü olan figürdür. Babanın kendi
çocukluk öyküsünde annesinden alamadığı bir sevgi varsa, annesiyle kurduğu
ilişkide sakat bir yan varsa, eşiyle ilişkisinde iletişimsizlik, sadakatsizlik
gibi sorunları varsa çocuk burada çok büyük bir risk altına giriyor ve baba eşi
veya annesinden göremediği sevgiyi kızından talep eder hale gelebiliyor. Bu da
babasından görmediği şefkat ve babasından alamadığı kabulü almak için birlikte
olduğu erkekler tarafından sömürülen kadınları karşımıza çıkarıyor. Sağlıklı
baba kız ilişkisinde baba kızına ihtiyaç duyduğu anda destek olan ve onu
bekleyen dış dünyaya hazır hale getiren kişi olmalıdır.” diye konuştu.