BURSA TEKNİK ÜNİVERSİTESİ


Dine ilgi Azalıyor Mu?

Yayın Tarihi : 07 Aralık 2021 , Salı


Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) İnsan ve Topum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Ekber Şah Ahmedi Teknik Akademi seminer serisinde bu hafta Sekülerleşmeyi anlattı.

Sekülerleşme alanında yayımlanmış çalışmaları bulunan Ahmedi modern ve postmodern toplum kavramlarını anlattı. Modern toplumun daha çok sanayileşme, kapitalistleşme, rasyonelleşme, demokratikleşme, ulus devlet ve bireyciliğin yaygınlaştığı bir toplum tipi olduğunu ifade eden Ahmedi, “Pek çok sosyal bilimcinin günümüz toplumunu nitelemek amacıyla postmodern toplum kavramını kullandığını görürüz. Bunun nedeni ise ikinci dünya savaşı sonrasında yaşanan gelişmeler. Bu gelişmeler ışığında modern düşüncenin yeniden değerlendirilmesi ile özellikle modern düşüncenin ilerleme fikri çerçevesinde bize sunulduğu gibi ilerlemediği konusu eleştirilen konulardan. Özellikle 1960 ve 1970 yılları sonrası bu eleştirilerin ivme kazandığını görüyoruz.” dedi.

Sekülerizm kavramının saeculum kelimesinden türediğini ve çağ, yüzyıl, dünya anlamlarına geldiğini ifade eden Ahmedi, “Seküler denildiğinde saeculum’e ait, dünyevi diyebileceğimiz bir kavramla karşılaşıyoruz. Saeculum ile ilgili tartışmaların önemli bir boyutu teolojik bir meseledir. Çünkü kavramın kökenine baktığımızda Hristiyanlıkla doğrudan bağlantılı olduğunu görmekteyiz. Hristiyanlık inancına göre dünya tıpkı İslamiyet inancında olduğu gibi ikiye ayrılır. İçinde yaşadığımız bu dünya ve öte dünya. Fakat Hristiyanlıkta islamiyetten farklı olarak bir başka boyut daha var. Buna göre bu dünya da kendi içinde ikiye ayrılmakta. Biri Hristiyanlığın temsil edildiği anlam dünyası diğeri de bunun karşısında yer alan saeculum. Bu diğer dünya da yasak ve genel kabule aykırı durumların olmadığı, her şeyin yerli yerince yapılabildiği bir dünyayı temsil etmekte. Kısaca sekülerleşme, inananların dünyasını temsil ettiği düşünülen Hristiyanlıktan yani dinden saeculuma doğru uzaklaşma anlamına geliyor diyebiliriz.

Sekülerleşmenin temelde 17’inci yüzyıldan itibaren doğmaya başlayan modern toplumda dinin geleceği ile ilgili sorgulamalar sonucu doğan bir kavram olduğuna değinen Ahmedi, “Modern öncesi topumlar tamamen tanrısal bir yapıda inşa edildiği için bu yapının yıkılarak ortadan kalkması sekülerleşme kavramını karşımıza çıkardı. Sanayileşme ve rasyonelleşme bu süreci hızlandıran etkenlerden. Çünkü bilim ve teknoloji geliştikçe insanlar hayatlarını kolaylaştıran çözüm arayışıyla bu dinamiklere başvurmaya başladı ve sonuç olarak kurumsal bir otorite olarak dinin yaşama yön vermesi işlevi yerini rasyonelleşmeye bıraktı. Bunun devamı olarak toplumların belirli uzmanlık alanlarına ayrılması, işbölümünün farklılaşması ve artması toplumların eskisi gibi tek bir dini çatı altında iş görmemesi, eğitim, aile, hukuk gibi toplumsal kurumların oluşması ve bunların dini etkiden arınması bu süreci hızlandırdı. Dinin insanların karar verme süreçlerine etki eden bir referans noktası olmaktan çıkışı insanların eskisi kadar dine bağlı yaşamamasını beraberinde getirdi.” diye konuştu.

Sekülerleşme konusunda sosyal bilimler alanında bir uzlaşıya varılamadığını aktaran Ahmedi, “Mevcut kuramın geçmiş toplumları ciddi anlamda dindar sayarak kurgulandığı eleştirilen noktalar arasında. Oysa tarihi kayıtlara baktığımıza ve Avrupa toplumlarının dini anlamda bir altın çağı yaşamadığını görüyoruz. Dolayısıyla geçmiş toplumların dindar olarak adlandırılmasının doğru olmadığı ifade edilmekte. Diğer bir eleştiri de sekülerleştiği iddia edilen toplumların yeni dini formlar ediniyor olmasıdır. Dolayısıyla kurumsal anlamda dinin zayıflaması söz konusu iken yeni dini formların ortaya çıkışı toplumların sekülerleştiği iddiasını çürütebilmekte. Buna binanen modernleşen toplumların tamamen dinden uzaklaşmadığı belirtilen diğer bir husus.” ifadelerini kullandı.

Sekülerleşmenin Türk toplumundaki yansmalarına da değinen Ahmedi, “Dini hangi kriterler üzerinden değerlendirdiğiniz sekülerleşmeyi nasıl algıladığınızı belirler. Eğer dini olan zayıflayıp onun yerine yeni formlar çıkıyorsa, geleneksel dini formlardan uzaklaşan insanlar kendilerini eğer başka bir dünya görüşüne ait hissediyorsa ve hayatını bağlı olduğu dünya görüşü şekillendiriyorsa bu kişilerin sekülerleştiğini söylemek mümkün.” diye konuştu.