Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) Teknik Akademi serisinde
çevre sorunlarının başında gelen plastik ve çözümü biyopolimerler konuşuldu.
BTÜ Biyomühendislik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Emel Tamahkar Irmak sunumunda
geleneksel plastikler ve bunların çevreye etkilerinin yanı sıra, endüstriyel
olarak üretilen biyopolimerlerin neler olduğunu ve bunların çevresel etkileri
yönüyle geleneksel plastiklere göre üstün yönlerini anlattı.
Plastiklerin çoğunun fosil yakıt kaynaklı olduğunu ve temel
bileşeninin sentetik ve yarı sentetik malzemelerden oluştuğunu aktaran Irmak, “Plastiklerin
hafif, dayanıklı, esnek ve ucuz olması çok geniş bir kullanım alanına sahip
olmalarını sağlıyor. 1900’lü yıllarda keşfedilen plastik üretimi 1960’larda
önemli oranda artmıştır. Deniz kuşlarının midelerinde plastik atıklarının
keşfedildiği bu dönem plastiğin olumsuz etkilerinin somut bir şekilde görüldüğü
ilk yıllardır diyebiliriz.” dedi.
Yıllık plastik üretiminin günümüzde 300 milyon tona
ulaştığını belirten Irmak, “Plastiklerin kullanım oranlarının artması, kullanım
ömrünün sonlanmasıyla çevre kirliliğinin artmasına neden olmakta. Her yıl 8
milyon plastik okyanuslara dökülürken yaklaşık 100 bin deniz memelisinin
ölümüne de neden olmakta. Bu kirliliğin temel nedeni de poşetler, kahve
bardakları, pipet gibi tek kullanımlık plastik ürünler. Tüm bu malzemeler hem
üretimleri sırasında hem de kullanım ömrü bittiğinde atık yakma tesislerinde
bertaraf edilirken de karbondioksit salıyor. Bu yakma işlemleri sonrasında da
toksik gazların atmosfere salındıklarını biliyoruz. Son yıllarda yapılan
çalışmalar petrol kökenli plastiklerin insan sağlığını olumsuz etkilediğini
ortaya koydu. Plastik üretimi sırasında açığa çıkan karbon monoksit, hidrojen
ve siyanür gibi gazlar solunum, bağışıklık ve sinir sistemini olumsuz
etkiliyor. Yine petrol kökenli plastiklerde bulunan bisfenol a yani bpa gibi
kimyasallar endokrin bozucu özelliğiyle günümüzde özellikle artışta olan
obezite ve diyabet gibi hastalıklara neden oluyor.” dedi.
Kirleten Plastik Yerine Biyopolimerler
Biyopolimerlerin
geleneksel plastiklerin yol açtığı ve günümüzde ciddi boyutlara ulaşan çevre
kirliliğinin giderilmesinde umut vadedici olduğunu aktaran Irmak,
“Biyopolimerler plastiklerin yerine geçme potansiyeline sahip malzemelerdir.
Biyopolimerlerin biyobozunurluk özelliği yani doğadaki çeşitli
mikroorganizmalar veya enzimler tarafından biyolojik yollarla yıkıma uğrayan ve
doğal bileşenlerine ayrılan sonra tekrar doğadaki bu döngüye katılabilen bir
formda olması global ısınma ve çevre kirliliği gibi küresel sorunların ortadan
kaldırılmasını sağlayabilir.” şeklinde konuştu.
Biyoplastik ürün çeşidinin ve bunların kullanımına yönelik
talebin dünya genelinde hızla arttığını ifade eden Irmak, “2020 yılına ait 2.11
milyon tonluk küresel biyoplastik üretim kapasitesinin 2025 yılında 2.8 milyon
ton kapasitesine ulaşacağı öngörülüyor. Maliyet ve dayanıklılık olarak
geleneksel plastiğe göre henüz zayıf durumda kalan biyopolimerlerin
yaygınlaşması için toplumsal duyarlılığın artırılması önemli bir konu. Global
plastik kirliliğini çözmek için öncelikli olarak tüm biyobozunur olmayan
plastik ürünlerin aynı ya da benzer işleve sahip biyopolimerlerle yer
değiştirmesi sağlanabilir. İlave olarak biyopolimerler atık yönetimi
oluşturularak kanunlarla desteklenmelidir. Toplanan biyopolimerlerin büyük
ölçekte biyobozunur olması ve ekosisteme geri dönebilir nitelikte olması
önemli. Son olarak biyopolimerlerin eldesindeki ham maddelerin sürekli olması
ve ucuz olarak temin edilmesi kullanımının yaygınlaşmasına katkı sağlayacaktır.”
ifadelerini kullandı.