BURSA TEKNİK ÜNİVERSİTESİ


Öğretim Üyesi Dr. Ali Burak Darıcılı'dan Önemli Açıklamalar

Yayın Tarihi : 04 Eylül 2020 , Cuma


Öğretim Üyesi Dr. Ali Burak Darıcılı Fransa’nın Sömürge Tarihi ve  Güncel Doğu Akdeniz Politikaları Hakkında Önemli Açıklamalarda Bulundu

Bursa Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ali Burak Darıcılı Fransa’nın sömürge tarihi ve Güncel Doğu Akdeniz Politikaları hakkında merak edilen soruları yanıtladı. Fransa’nın, Afrika kıtasındaki varlığının tarihî bir geçmişi, kıtanın bugününü şekillendiren jakoben ve asimilasyoncu politikalarının ekonomik, dinî, sosyal ve siyasi sebepler bulunduğunu aktaran Darıcılı, Afrika’da bağımsızlık döneminin başlamasıyla devlet yönetimleri, sömürge döneminde Fransız parlamentosunda milletvekili olan, sömürge idaresi için çalışan idareciler veya sömürgesi oldukları ülkelerde eğitim almış olan kişilere devrettiğinin altını çizdi. Bu durum Fransız sömürgeciliğinin devamını sağlamıştır diyen Dr. Darıcılı “Fransa’nın Afrika üzerindeki hâkimiyetinin 17. yüzyıla uzanan bir geçmişi vardır. Fransa kıta üzerindeki işgal ve sömürü hareketinin tohumlarını 1624 yılında Senegal’de ticaret merkezleri kurarak atmıştır. 1664 yılında Fransız Doğu Hindistan Şirketi’nin kurulmasıyla sömürgecilik daha sistematik hale gelmiştir. 1670’lerde 3,5 milyon kilometrekarelik bir alanı bulunan Fransız Sömürge İmparatorluğu, 1920’lere gelindiğinde 11,5 milyon kilometrekareye ulaşmıştır. Transatlantik köle ticareti sırasında Senegambiya, Batı ve Orta Afrikalı yaklaşık 5 milyon 300 bin Afrikalı köleleştirilerek Fransız gemileriyle Karayiplere, Haiti’ye, yani yeni dünyadaki Fransız sömürgelerine götürülmüştür. Fransızlar, Batı ve Orta Afrika’nın büyük bölümünü yüzyıllarca sömürmüştür. Fransa sömürge döneminde doğrudan yönetim biçimleri kurmuş, kendi kültür ve değerler sistemini yerleştirmeye çalışarak asimilasyon politikaları izlemiştir. Fransa Afrika kıtasındaki birçok soykırımda bilfiil rol almış, silah sağlamış veya soykırımı gerçekleştiren güçlerle işbirliği yapmıştır. Fransa Cezayir’de 1830 yılından itibaren 132 yıl süren sömürü ve işgal döneminde, dolaylı olarak tehcirle, doğrudan ise kurşuna dizerek veya kireç fırınlarında yakarak milyonlarca Cezayirliyi katletmiştir. Sadece 1945 yılından bağımsızlık kazanılıncaya kadar geçen sürede 1 milyonun üzerinde insan katletmiştir. 1994 tarihinde Ruanda’da Hutuların Tutsilere karşı yürüttüğü soykırım sırasında “insani yardım(!) operasyonlarına” katılan Fransız askeri birimleri soykırıma doğrudan destek vermiştir. Ayrıca Fransa soykırımcılara silah, istihbarat, strateji, askeri eğitim desteği sağlamış, “öldürülecek kişilerin listesini” belirlemiştir. Katliamlar 1 milyona yakın insanın ölümüyle sonuçlanmıştır. Tunus, Senegal, Nijer, Moritanya, Kamerun, Burkina Faso, Gabon, Gine ve Benin’de katledilenlerin sayısı ise hâlâ bilinmemektedir. Fransızlar, diğer sömürgeci güçler gibi, topluma yön veren önder kişileri hedef almışlardır. Sadece Çad’da 1917 yılında bir sempozyum sırasında 400 civarı toplum lideri katletmişlerdir” şeklinde konuştu

Fransa’nın Güncel Doğu Akdeniz Politikalarına Değindi

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron döneminde Fransa’nın Doğu Akdeniz’e ilgisi artmış olduğunu vurgulayan Dr. Ali Burak Darıcılı Başta Libya olmak üzere, Suriye, Lübnan ve Kıbrıs gibi bölge sorunlarıyla yakından ilgilenen Paris’in bu çerçevede kendisine Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Mısır gibi bölgesel aktörlerin yanında Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan gibi bölge dışı müttefikler de edindiği, darbeci General Halife Hafter ve YPG/PKK gibi illegal aktörlerle işbirliğinden çekinmediği ve zor durumda kaldıkça Avrupa Birliği’ni (AB) de oyuna dahil etmeye çalıştığı görülmektedir şeklinde konuştu.  Fransa’nın Doğu Akdeniz politikasını anlamak için ise öncelikle bu ülkenin AB içindeki konumuna ve Cumhurbaşkanı Macron’un politik ajandasına göz atmak faydalı olacaktır diyen Darıcılı “Zira Paris’in Doğu Akdeniz’e yönelik müdahaleci ve agresif politikası Fransa’nın AB içindeki siyasi liderlik iddiası ve Macron’un siyaset tarzıyla yakından ilgilidir. 2017 yılında Cumhurbaşkanı seçilen Macron’un ABD ve Avrupa’daki aşırı sağ dalganın güçlendiği ve bu atmosferde Fransa’nın Avrupa’daki yönüne dair endişelerin yoğunlaştığı bir dönemde bu göreve geldiğini hatırlanmalıdır.Bu noktada, Fransa ile Almanya’nın kendilerine nüfuz alanı oluşturmaya yönelik politikalarının ciddi şekilde farklılaştığını da ifade etmek gerekir. Finansal kapasitesi Paris’e göre çok daha gelişmiş olan Berlin bu politikayı daha çok ekonomik, kültürel ve siyasi araçları kullanarak uygularken, bu konuda daha geri durumda olan Paris’in daha çok askeri araçları devreye sokmaya çalıştığı görülmektedir. Bu tespitler ışığında Fransa’nın Doğu Akdeniz politikasını ele aldığımızda, 2022 seçimleri öncesinde bir başarı hikayesine ihtiyaç duyan Macron’un dış politikadaki hareket alanını genişletme politikası çerçevesinde Doğu Akdeniz’e büyük önem verdiğini söyleyebiliriz. Ortak bir dış ve güvenlik politikası geliştirme konusunda AB’yi harekete geçirmekte zorlanan Fransız cumhurbaşkanının özellikle Libya konusunda AB üyesi olmayan ortaklarla hareket etmeye yöneldiği görülmektedir. Bu çerçevede Fransa’nın isyancı General Hafter’in arkasında Rusya, Mısır, BAE ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle birlikte yer aldığını ve Trablus’taki Türkiye, Katar ve İtalya tarafından desteklenen Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) devrilmesi için çalıştığı da görülmektedir. Fransız Enerji Şirketi Total’in Libya iç savaşı sırasında bu ülkenin önemli petrol ve doğalgaz sahalarındaki üretimini ve hisse oranlarını artırması Paris’in Libya politikasında hedeflediği faydalardan en önemlisini temsil etmektedir” şeklinde konuştu