- BTÜ'den HABERLER
- 22 Kasım 2024 , Cuma
Aynur KAYA
Aynur KAYA
Havacılık Sanayiinde Ar-Ge ve Millileştirme Çabaları Semineri
Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) Robot Teknolojileri ve Akıllı Sistemler Uygulama ve Araştırma Merkezi (ROTASAM) tarafından “Havacılık Sanayiinde Ar-Ge ve Millileştirme Çabaları” konulu webinar düzenlendi. ROTASAM tarafından yıl boyu düzenlenecek webinar serisinin ilkinin konuğu TUSAŞ Genel Müdür Yardımcısı ve Ankara Yıldırım Bayezıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fahrettin Öztürk oldu.
Geçmişte ABD ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde çalışmalar yürüten ve yaklaşık beş yıldır TUSAŞ’ta Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürütmekte olan Prof. Dr. Fahrettin Öztürk TUSAŞ hakkında bilgiler aktarırken şirket faaliyetleri ve geçmişten bugüne gelinen noktayı anlattı. 1973’te kurulan TUSAŞ’ın küçük bir şirket olarak yola çıktığını aktaran Öztürk, “Kıbrıs Barış Harekatı yıllarında ülkemize uygulanan ambargolar nedeniyle kendi şirketimizi kurduk fakat o dönem içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntılar sebebiyle çok fazla ilerleyemedik. Bu sıkıntılı dönemin ardından 1984 bizim için bir dönüm noktası oldu çünkü dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal F16 savaş uçakları ihtiyacına binaen F16’ların montajının ülkemizde yapılmasını önerdi ve süreç şirket açısından bambaşka bir hal almış oldu. TUSAŞ ve General Dinamics ortaklığında TAİ firması kuruldu. 25 yıllığına kurulan bu şirketin tüm hisseleri süresi dolmadan 2005 yılında tarafımızdan satın alınarak tamamen Türk firması haline geldi ve F16 projesi de tamamlanarak 300’den fazla savaş uçağının üretimi yapılmış oldu.” şeklinde konuştu.
TUSAŞ’ın kısa bir zamanda büyük ilerlemeler kaydettiğini aktaran Öztürk, “Amacımız Türk savunma sanayiine ve ülkemize hizmet etmek, savunma sanayiimizin ihtiyaçlarını karşılamak. Küçük bir şirket olarak yola çıkan TUSAŞ bugün dünyanın her yerinde faaliyet gösteren birçok şirketin sahibi haline geldi. Eskişehir’de faaliyet gösteren TEİ’de TUSAŞ iştirakidir. Bunun yanında ABD, Pakistan, Malezya, Fransa, Almanya ve İngiltere gibi birçok farklı ülkede faaliyetler yürütmekteyiz. 10 binin üzerinde personelimiz var bu sayıyı da 20 bine çıkarmak istiyoruz. Gitgide büyüyen bir yapıyız. Dünyanın en iyi havacılık şirketleri arasında yer alıyoruz. Yaklaşık olarak 15 milyar dolarlık bir birikimimiz oluşmuş vaziyette.” ifadelerinde bulundu.
Geçmişte farklı ülkelerden savaş uçağı satın alma süreçlerinde yaşanan sıkıntılara değinen Öztürk, TUSAŞ bünyesinde geliştirilen ürünleri anlattı. 5 farklı ürün gurubunda 21 farklı hava aracı ürettiklerini aktaran Öztürk, “Şirketimiz çok kısa bir süre içerisinde ülke insanımız ve devlet büyüklerimizin de desteğiyle 2005 yılında fiili olarak başlayan projelerimizde büyük ilerlemeler kaydetti. Hürkuş, Hürkuş C ve Hürjetimiz bunlardan sadece birkaçı. Bunlar içerisinde ülkemizin projesi olarak nitelendirebileceğimiz MMU (Milli Muharip Savaş Uçağı) Türkiye açısından önemli bir teknoloji. MMU radar-kızılötesi algılama, düşük görünürlük, seyrüsefer sistemleri, otomatik uçuş kontrol sistemleri, haberleşme gibi birçok farklı sistemi içeren bir yüksek teknoloji ürünü. Uçağımızı 2023’te hangardan çıkarıp ilk uçuşu 2025’te yaptırmayı ardından 2028’de de envantere girmesini hedefliyoruz. Süreç tamamlandığında ABD, Rusya ve Çin gibi dünyada 5. Nesil savaş uçağı yapan ülkeler arasında girmiş olacağız.” diye konuştu.
F16 geçmişinden gelen tecrübeler ışığında uçak yapısalları alanında çok güçlü olduklarını ve dünyada üretilen uçakların çoğuna parça ürettiklerini aktaran Öztürk F35 uçaklarının orta gövde kısmını A400M kargo uçağı gibi pek çok uçağın parçalarını şirket bünyesinde ürettiklerini aktardı.
TUSAŞ Ar-Ge ve Millileştirme çalışmalarına değinen Öztürk, “Ar-Ge bir yatırımdır ve bu yatırım yapılmazsa millileştirme süreci sekteye uğrar. Teknoloji ürünleri çok pahalı ürünler bunları ithal etmek ülkemizde ciddi cari açıklara neden oluyor. Bu açığı kapatmanın yolu da yüksek teknoloji ürünleri üretmek ve ihraç etmekten geçiyor. Enerji ve bazı başka alanlarda dışa bağımlı bir ülkeyiz bunu aşabilmemiz güçlü bir model oluşturmamıza bağlı. Yeni bilgi, teknoloji, ürün geliştirmek, yeni yetenekler kazanmak için yoğun Ar-Ge faaliyetleri yapmalıyız. Eğer ithal ettiğiniz birçok ürünü ülke içinde üretmek istiyorsanız çok güçlü bir sisteminiz olmalı. Bunun da kilit noktası güçlü bir insan kaynağı. Bu noktada da besleneceğimiz kaynak üniversiteler.” dedi.
Teknoloji transferi konusuna değinen Öztürk, “Bir teknolojiyi öğrenebilmeniz için önce o teknolojiyi tanımanız yani kullanmanız gerekiyor. İlk tecrübemizi F16 yapım sürecinde yaşadık ve uçak hakkında bilgi sahibi olduk. Bu sürecin bir getirisi olarak bilgi altyapımız oluşmuş oldu. Mevcut teknolojilerden faydalanarak ürün çıkarmanın bir sonraki aşaması olarak özgün ürünler ortaya çıkarabilir hale geliyorsunuz. Kendi tasarım ve üretim yeteneğinizi geliştirmeniz, süreç iyileştirme ve kapasite artırma gibi süreçlerin sonucunda inovasyon kültürünüz oluşmuş oluyor. Bu süreci iyi yönettiğinizde de bilgiler size uçak, helikopter, anka, iha olarak geri dönüyor.” diye konuştu.
Milli ve Yerli Teknoloji Hamlesinde en kritik aşamanın milli ve yerli yetkin insan kaynağının yetiştirilmesi olduğunu vurgulayan BTÜ Rektörü Prof. Dr. Arif Karademir, “Üniversitemiz hem bu konuda hassasiyeti yüksek akademisyenleri hem de öğrencileri bu sürecin bir parçası olan TUSAŞ gibi firmalara proje ve çalışmalarıyla kanalize ederek ülkemizin rekabet gücünü artıracak teknolojilere destek vermek üzere çalışmalarına hızla devam etmektedir. Ar-Ge’ye en çok yatırım yapan ikinci üniversiteyiz ve amacımız inovatif düşünmeyi gelenek haline getiren teknoloji üretme kapasitesine sahip yetkin mezunlar vermek. Bu bağlamda TUSAŞ gibi önemli kurumlarla bilgi paylaşımını ve ortak projeler geliştirmeyi önemsiyoruz.” ifadelerinde bulundu.