- BTÜ'den HABERLER
- 23 Kasım 2024 , Cumartesi
Aynur KAYA
Aynur KAYA
Kanser Tedavisinde Yeni Yaklaşım “Fotodinamik Terapi”
Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) Teknik akademi Aralık ayı webinar serisinin ilkinde BTÜ Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Baybars Köksoy “Çağımızın Hastalığı Kanserin Tedavisi İçin Yeni Bir Yol: Fotodinamik Terapi” temalı sunumunda fotodinamik terapi metodunu (PDT) anlattı.
Çağın en büyük sağlık probleminin kanser olduğunu ve Dünya Sağlık Örgütü 2015 verilerine bakıldığında ölüm oranı en yüksek hastalık türlerinde ilk sırada kanserin geldiğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Baybars Köksoy, kanser tedavisinde kullanılan yöntemlerden fotodinamik terapi metodu (PDT), avantaj ve dezavantajları, metodun son dönemde geldiği aşama ve etkileri hakkında bilgiler aktardı. Fotodinamik terapi yönteminin kanser hücrelerini öldürmek için ışık ve fotouyarıcı özel ilaçlar kullanılarak uygulanan bir tedavi yöntemi olduğunu aktaran Köksoy, “Fotoduyarlaştırıcılar belirli bir dalga boyundaki ışığa maruz kaldıklarında, fotoaktivasyona uğruyorlar ve bulundukları bölgede hücre hasarı ve hücre ölümüne neden olabilecek singlet oksijen oluşumuna neden oluyorlar. Oluşan bu singlet oksijen türü de kanser hücrelerinin yok olmasını sağlıyor.” diye konuştu.
Kanser tedavisinde PDT’nin nasıl kullanıldığı hakkında bilgi veren Köksoy, “PDT’nin ilk aşamasında kan dolaşımına fotosensitizer ajan enjekte edilir. Bu ilaç vücudun her yerindeki hücreler tarafından emilir fakat kanser hücrelerinde bu işlem daha uzun sürer. Bu süre zarfında hastanın güneş ışığına çıkmaması ve karanlıkta kalması istenir. Enjeksiyondan yaklaşık 24 ila 72 saat sonra, fotosensitizerin çoğu normal hücreleri terk edip kanser hücrelerinde kaldığında, tümör ışığa maruz bırakılır. Tümördeki fotosensitizer ışığı emer ve yakındaki kanser hücrelerini yok eden aktif bir oksiyen formu üreterek tömörleri yok eder.” dedi.
İdeal fotosensitizerin özelliklerine değinen Köksoy, “Fotosensitizerin sentezinin kolay olması, çokça sentezlenebilmesi ve çok saf bir şekilde elde ediliyor olması çok önemli. Ayrıca kanser hücrelerini etkili bir şekilde öldürebilmesi için yüksek singlet oksijen oluşturabilme yeteneğine sahip olması, kuantum veriminin yüksek olması, güçlü absorpsiyon ve yüksek ekstinksiyon katsayısına sahip olması, toksitisesinin minimum olması ve hedef dokuya kolay ulaşması aradığımız özelliklerden.” diye konuştu.
PDT’nin diğer tedavi yöntemlerine kıyasla bazı avantajları olduğunu ifade eden Köksoy, “Cerrahi yöntemler hem maliyetli hem de hastanın sağlığını riske edecek durumlar ortaya çıkarabiliyor. En çok kullanılan metotlardan radyoterapi ve kemoterapi de yan etkileri en fazla olan metotlardan. Bunların aksine PDT kısa sürede ve hatta ayakta tedavi şeklinde gerçekleşiyor. Radyoterapiden farklı olarak PDT aynı bölgede birçok kez tekrarlanabilir ve bölge iyileştikten sonra çok az iz kalır veya hiç kalmaz. Maliyet olarak da diğer tedavi yöntemlerinden ucuz.” dedi. PDT’nin dezavantajlarına da değinen Köksoy, “Fotosensitizerlerin etkinleşmesi için gereken ışık bir santimetrelik dokunun 5 milimden fazlasını geçemiyor bu nedenle organlardaki kanser türlerinde PDT kullanılamıyor. PDT yerel bir tedavidir ve genellikle yayılmış kanseri tedavi etmek için kullanılmaz.Yanık, şişme, ağrı, yutma güçlüğü, mide ağrısı gibi geçici yan etkileri mevcut.” diye konuştu.
PDT’nin etkinliğinin artırılması için bilimsel çalışmaların devam ettiğini aktaran Köksoy araştırmacıların daha spresifik olarak kanser hücrelerini hedefleyen ve dokuya nüfus edebilen ve derin veya büyük tümörleri tedavi edebilen ışıkla aktive olan fotosensitizerlerin geliştirilmesine odaklandığını aktardı.