- BTÜ'den HABERLER
- 23 Kasım 2024 , Cumartesi
Alper KESKİN
Covid-19’un Ekonomik ve Toplumsal Yansımaları (2/5)
Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi öğretim üyeleri Covid-19 salgınının ekonomi, toplum ve uluslararası ilişkiler üzerindeki etkinlerini değerlendiriyor. Beş bölümden oluşan yazı dizisinin ikincisinde İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ramazan Nacar salgın sürecinde işletmelerin karşılaştıkları zorlukları ve yeni dijital düzeni ele alıyor.
Koronavirüs Eşittir Teknovirüs
Gen ailesi nedeniyle koronavirüs olarak adlandırılsa da ekonomi ve iş dünyasının tam bir teknovirüsle karşı karşıya olduğunu dile getiren Doç. Dr. Ramazan Nacar, uzun süredir tartışılan makineleşme, robotlaşma, 3 boyutlu teknolojiler, sanal para ve cüzdanlar, hologramlar, artırılmış gerçeklik, yapay zeka, avatarların artık yaşamın içinde olduğunu belirtti. Bu değişimin kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken Nacar; “Bu değişim bir şekilde yaşanacaktı, ancak süreç bir anda başladı, hızı artarak devam edecek. Normal seyrinde 5-10 yılda gerçekleşmesi beklenen değişim bir anda başladı, hem de hiç kimsenin istemi olmadan. Hiç şüphesiz bu süreç tüm sosyal hayatı, en çok da ekonomiyi ve daha özelinde de tüketimi ve tüketim alışkanlıklarımızı kökten değiştirecek.” dedi.
Sadece ülkelerin değil işletmelerin de sürece hazırlıksız yakalandığını vurgulayan Doç. Dr. Ramazan Nacar; “Dijital dönüşümün ağırdan ilerlemesinin önünde işletmelerden kaynaklanan nedenler olduğu gibi, pazar ve tüketicilerden de kaynaklanan birçok engel söz konusuydu. Ancak artık pazar ve tüketiciler hiç olmadığı kadar bu değişime hazır ve istekli. Dolayısıyla işletmelerin de yürütmekte olduğu tüm faaliyetlerde hızla dijitalleşmesi ve dijital dönüşüme başlaması faydalarına olacaktır. Aksi halde tüketimdeki değişime, rekabete ayak uyduramama durumu ve doğrudan oyun dışı kalma söz konusu olabilecektir. Dijitalleşmeye ve dijital dönüşüme daha önceden ağırlık vermeye başlayan birtakım işletmeler salgın sürecinde işlerini daha kolay sürdürebiliyor.” ifadelerini kullandı.
Virüs nedeniyle uygulanan sosyal izolasyon ve sosyal mesafenin bir süre daha kalıcı olmasının beklendiğini, başka salgın, afet gibi birçok tehlikede bu durumların tekrarlanabileceğine dikkat çeken Nacar sözlerine şöyle devam etti: “Salgın tedbirleri kapsamında kapalı ortamlarda bir araya gelmeme, toplumsal faaliyetlerin en az seviyede tutulması, sokağa çıkma yasağı gibi uygulamalar var. Bu doğrultuda artık daha bireysel tüketim ön plana çıkacaktır. Evden çalışmaya başlamak, evden tüketmeye başlamak anlamına da geliyor. Bu süreçte AVM’ler, fiziki mağazalar ve pazaryerleri artık insanların gitmek istemedikleri yerlerin başında geliyor. Benzer biçimde bankacılık, sigortacılık, acentecilik, emlakçılık, oto kiralama gibi birçok hizmet sektörü de artık fiziken faaliyet gösteremez duruma gelecek. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde ilk sıralarda yer alan fiziksel ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılamada salgın sürecinde de olsa herhangi bir kesinti olması pek mümkün görünmemekte. Bu nedenle tüketicilerin daha minimal tüketim davranışı sergileyeceklerinin ve daha yalın bir hayat tarzına sahip olacakları göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle gıda, temizlik, sağlık gibi hayati öneme sahip sektörler ve ürünler ile evde tüketilebilen eğlence ve spor ürünleri, salgın sürecinden daha az etkilenecektir. Lükse, eğlenceye yönelik hizmet ve ürünler ile toplu mekân ve ortamlarda gerçekleştirilen tüketim ürünlerine olan talep ise yok denecek kadar azalacaktır. Tüketicilerin azalan gelirleri nedeniyle ilk olarak bu alanlardaki tüketimlerinden kaçınmaları beklenen bir durumdur. Zaten salgın sürecinde bu tüketim alanlarının pek çoğu zorunlu olarak kapalı durumda.”
Kısa Vadede Neler Yapılmalı
İşletmelerin, belirsizlikler büyük olsa da korkmadan ve panik yapmadan kısa, orta ve uzun vadeli planlar ve senaryolar üzerinden çalışmalarına yön vermeleri gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Ramazan Nacar; “Dijital dönüşüme başlamak gerekiyor. Bu dönüşüm bir kere gerçekleştirilip biten bir süreç te değil, sürekli güncellenmesi gereken bir yapı. Dolayısıyla sadece bu salgın zamanına has değil, devamında da dijitalleşmeye ağırlık verilmesi gerekmektedir.” diyerek işletmelerin kısa vadede neler yapabileceklerini şöyle sıraladı:
- İşletmeler satışlarını kendi internet siteleri, sanal pazaryerleri gibi ortamlardan tüketiciye ulaştırmayı hedeflemeli. Diğer ifadeyle e-ticaret dönüşümlerini hızla gerçekleştirmeli.
- E-ticarette; internet sitesi ve sosyal medya gibi platformlarda sanal satış yapmanın ötesinde ürünün/hizmetin tüketiciye nasıl ulaştırılacağı da çok önemli, şirketler kargo-ulaştırma süreçlerine de hızla çözüm üretebilmeliler. Mevcut kargo firmalarıyla yeterli verim alınamadığında yerel ve işletmeye özel kargo-ulaştırma hizmetleri kurulmalı.
- Eğer varsa, fiziki satış ortamlarında insanlar arası teması minimuma indirecek gerekli dönüşüm sağlanmalı. Temassız kredi kartı kullanımı, sanal cüzdan, cep cüzdan gibi uygulamalar aktive edilerek para dolaşımı azaltılabilir, hatta tamamen kaldırılabilir.
- Üretim ve tedarik süreçleri salgınla mücadele için gerekli tüm hijyen kurallarına uygun hale getirilmeli.
Sektöre ve ürüne bağlı olarak daha köklü ve maliyetli dönüşümler için işletmelerin kendilerine özgü orta ve uzun vadeli planlar hazırlamaları gerektiğini belirten Doç. Dr. Ramazan Nacar sözlerini şöyle sonlandırdı: “E-ticaret ve dijitalleşme gibi süreçlerde en önemli konu başta işletmenin kendisi olmak üzere tüketicilerin bilgi güvenliğidir. Bu süreçlerde veri güvenliği üst düzeyde tutulmalıdır. En az seviyede kişisel temasla, iyi planlarla ve gerekli dijital-teknolojik dönüşümlerle bu süreç rahatlıkla atlatılabilir.”