- BTÜ'den HABERLER
- 23 Kasım 2024 , Cumartesi
Aynur KAYA
Aynur KAYA
Türkiye’nin Toplumsal Yapısı ve Değişim İhtiyacı Konferansı
Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) Mimar Sinan Yerleşkesi Turkuaz Salon’da “Türkiye’nin Toplumsal Yapısı ve Değişim İhtiyacı” konulu konferans düzenlendi. Konferansta Sosyoloji Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Zeki Ünal ve Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İsrafil Küçük toplumsal tabakalaşma ve anayasa oluşturma sürecine etkileri üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’nin toplumsal yapısını tabakalaşma açısından ele alan Doç. Dr. Ahmet Zeki Ünal, “Tabakalaşma demek toplumun hiyerarşik yapısı demek. Bu hiyerarşik düzende tüm olanakların en üst düzeyine ve sayısal azınlığa sahip üst tabaka, orta tabaka ve üst tabakayla ters orantı içinde olan, sosyo -ekonomik olarak en düşük şartlara haiz bir alt tabaka mevcuttur. Dünyanın her yerinde bu sistem aynıdır ve her yerde bu üst tabaka alttakilerin üzerinde bir tahakküm oluşturur. Bunu ilk gördüğümüz alan ekonomik güç odaklarıdır. Diğer bir öğe de kültürel odaklardır. Türkiye’deki tabakalaşmayı incelediğimizde Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren askeri, siyasi ve ekonomik elitlerin toplum üzerinde bu tahakkümü kurduğunu görürüz. 1923 İzmir İktisat Kongresi ile devlet eliyle ekonomi elitlerin eline verilmiş ve ekonomik güce sahip bu elit grup Türkiye’nin batılılaşma kararını vermiştir. Fakat bu batılılaşma dini ve kültürel dinamikleri yok sayan bir anlayışa dayalı olup bu zihniyetin devamı niteliğindeki parti de aynı düşünceyle günümüzde yoluna devam etmektedir. Tamamen Türk toplumunun hassasiyetlerini yok sayan bu anlayışa toplum ilk kez Demokrat Partiye verdiği büyük destekle, elit kesimin karşısında olduğunu ve kendi gibi veya kendinden olana destek eğiliminde olduğunu göstermiştir. Bu Menderes, Demirel, Ecevit, Özal, Erbakan ve Erdoğan örneklerinde açıkça gördüğümüz bir durum. Halkın eğitim düzeyi arttıkça bu elitlerle mücadele oranı da eş düzeyde artmıştır.” diye konuştu.
Anayasa ruhu ve toplumsal uyumluluk süreçlerine değinen Yrd. Doç. Dr. İsrafil Küçük, “Türkiye’de anayasa değişiklik ve düzenlemelerinde toplumun sesinin ne kadar dinlendiği ya da toplumun ne istediği konusunda yapılan çalışmaları baktığımızda, askeri darbelerle değişen anayasalarda halka söz hakkı tanınmadığını görürüz. Buna ek olarak milli olmayan, toplumsal hassasiyetleri göz ardı eden, ruhu olmayan anayasal düzenlemeler yapılmıştır. Şu ana kadar toplamda 5 referandumda halka gidilmiştir. Oysa modern toplumlarda anayasal düzenlemeler sivil toplum kuruluşları, kurumsal anketler, bilimsel araştırmalar, kamuoyu yoklamaları vb. uygulamalarla halkın nabzını dinleyerek, toplumsal hassasiyetlere uygun düzenlemeler yapılmaktadır. Türkiye’de halk 367 tartışmaları ile aslında elitlerin topluma ve yönetime müdahale etkisinin farkına vardı ve Cumhurbaşkanını kendi seçmeye karar verdi. Anayasa ruhunun milli olması da bizim her anlamda daha bağımsız ve toplumsal yapıya uygun bir anayasaya sahip olmamızı beraberinde getirecektir. Çünkü Avrupa tam anlamıyla yasal ve bilimsel anlamda detay bilgileri bizimle paylaşmayarak sürekli olarak kontrol mekanizmasını elinde tutmak istemektedir.” diye konuştu.